Hatice Kayatürk; “beden ve ruhun birlikte kanatlandığı” Stüdyo Wings’in hikâyesini Ankara Life Dergisine anlattı…

Bedenin potansiyeline inanan bir kadın, tutkuyla kurduğu bir stüdyo ve her detayında zarafeti hissedilen bir yolculuk… Fizyoterapi kökenli bir girişimci olarak pilatesi sadece bir egzersiz değil, bir farkındalık biçimi haline getiren Hatice Kayatürk; “beden ve ruhun birlikte kanatlandığı” Stüdyo Wings’in hikâyesini Ankara Life Dergisine anlattı. Samimiyetle örülmüş profesyonel bir başarı öyküsü, ilham veren bir liderlik vizyonuyla buluşuyor. Keyifli geçen röportajımız sizlerle, iyi okumalar dileriz.

Kariyer yolculuğunuzun başlangıcına dönsek… Sizi pilates dünyasına çeken ve bu alanda bir stüdyo açmaya yönlendiren motivasyon neydi?

Aslında her şey, insan bedeninin sınırlarını ve iyileşme gücünü merak etmemle başladı.Fizyoterapi alanındaki deneyimlerim bana şunu öğretti: “Beden, doğru dokunuş ve doğru yönlendirmeyle kendini yeniden inşa edebilir.”Pilates benim için sadece bir egzersiz değil; bir farkındalık biçimi.Kendi bedenimi tanıdıkça, insanların da bu dönüşümü yaşamasını istedim.Stüdyo Wings, insanlara hem bedensel hem ruhsal olarak “kanatlanma” alanı açmak için işte tam bu tutkudan doğdu.

Stüdyo Wings’i diğer reformerpilates stüdyolarından ayıran en belirgin özellikler nelerdir? “Fark yaratmak” sizin için nasıl bir anlam taşıyor?

Bizim için fark yaratmak, sadece hareketleri öğretmek değil; insanlara kendi bedenlerini yeniden sevdirmek. Stüdyo Wings’te her birey bir “rakam” değil, bir hikâyedir. Danışanlarımızla birebir ilgilenir, onların postürünü, psikolojisini, yaşam ritmini tanırız. Ayrıca stüdyomuzda fizyoterapi, diyetisyen desteği ve ücretsiz vücut analizleriyle bütüncül bir yaklaşım sunuyoruz. “Fark yaratmak” bizim için gösteriş değil, samimiyetin profesyonellikle birleştiği noktadır.

Bir girişimci olarak bu yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bu süreci nasıl yönettiniz?

En büyük zorluk, aslında insanlara “gerçek farkın detayda saklı” olduğunu anlatmaktı. Reformerpilates hızla popülerleşirken, herkes bu işi kolay sanabiliyor. Ancak ben kaliteyi, güveni ve bilimselliği korumakta kararlıydım. Bazen yorgunluk, bazen farklı zorluklar oldu ama “neden başladığımı” hiç unutmadım. Yöneticiliği değil, liderliği seçtim. Ekip ruhuna, özveriye ve inanca sarılarak her dönemi dönüştürmeyi başardım.

Aletli reformerpilatesin Türkiye’deki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alanda yeterince bilinç oluştuğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye’de son yıllarda ciddi bir farkındalık oluştu ama hâlâ alınacak çok yol var. Pilates bir trend değil, bir terapi biçimidir. Bazı merkezlerde bu derinlik kaybolabiliyor. Biz Stüdyo Wings olarak reformerpilatesi sadece “fit görünmek” için değil, duruş bozukluklarını düzeltmek, doğum sonrası süreci desteklemek ve omurga sağlığını korumak için uyguluyoruz. Bilinç düzeyi artıyor ama doğru bilgiye erişim hâlâ çok değerli. Biz bu konuda öncü olmayı hedefliyoruz.

Girişimci kimliğinizin yanı sıra, bir lider olarak ekibinizle kurduğunuz iletişimi nasıl tanımlarsınız? Sizin için ekip ruhu ne ifade ediyor?

Benim için ekip ruhu, “birlikte büyümenin” en güçlü hali. Ben yönetmekten çok, ilham vermeyi severim. Ekibimdeki herkesin fikirlerini duymak, onların potansiyeline alan açmak benim için çok kıymetli. Biz Stüdyo Wings’te sadece aynı çatı altında çalışan insanlar değiliz; birbirini destekleyen, birlikte gelişen bir aile gibiyiz.

Stüdyo Wings’in geleceği için hedefleriniz neler? Önümüzdeki dönemde sizi ve stüdyonuzu neler bekliyor?

Benim önceliğim sayısal büyüme değil, kaliteyi koruyarak ilerlemek. Stüdyo Wings’in çizgisi zaten belli: zarafet, disiplin ve güven. Bu çizgiden ödün vermeden, danışan memnuniyetini daha da yükseltmek ve her gelenin kendini “özel hissettiği” bir atmosfer yaratmak istiyorum. Yakın dönemde stüdyomuzda hizmet çeşitliliğini artırarak kişiye özel programları güçlendireceğiz. Benim için başarı; büyümek değil, her gün biraz daha mükemmelleşmek.