40 yılı aşkın süredir kültür turizmi alanında çalıştığını ifade eden Faruk Pekin ise “Türkiye turizmi, iki ana eksen üzerinde şekillenmiş durumda. Bunlar; kültür turizmi ile deniz-kum-güneş turizmi. Türkiye’de başlangıçta kültür turizmi ön plandaydı, ancak zamanla ağırlık sahil turizmine kaydı. Türk turizmi için kalıcı ve sürdürülebilir çözüm, kültür turizmi. Çünkü Türkiye’nin turizmdeki en büyük rekabet avantajı, kültürel mirası” dedi. Göbeklitepe, Karahantepe ve Çatalhöyük gibi eşsiz değerlerin dünya ölçeğinde büyük bir potansiyel taşıdığını ifade eden Pekin, ülkemizin hedefinin 10 milyon nitelikli turistten, 80 milyar dolar gelir elde etmek olması gerektiğini söyledi.
İzmir Bağ Yolu uluslararası kültür rotalarında güçleniyor
Fuar kapsamında gerçekleştirilen “ITER VITIS-İzmir Bağ Yolunun Dünyaya Yolculuğu” başlıklı oturumda ise bağcılık mirasının uluslararası kültür rotaları içindeki yerini odağına aldı. Anadolu Gastronomi Turizmi Derneği’nden Yalçın Güçer’in moderatörlüğünde düzenlenen oturumda; Iter Vitis Avrupa Konseyi Kültür Rotası Başkanı Emanuela Panke, LA Organik Bağcılık ve Şarapçılık Fabrika Direktörü Ali Boz ile Urlice Şarapçılık Sahibi Bilge Bengisu Öğünlü konuşmacı olarak yer aldı. Oturumda, İzmir Bağ Yolu’nun Avrupa Konseyi tarafından tescillenen Iter Vitis Kültür Rotası ağı içerisine de alındığı hatırlatılarak, stratejik konumu, sürdürülebilir bağcılık uygulamaları, şarap turizminin gelişimi ve yerel ekonomiye sağladığı katkılar kapsamlı biçimde konuşuldu. Oturumda; binlerce yıllık bağcılık geçmişiyle Anadolu’nun önemli üretim merkezlerinden biri olan İzmir’in, kültür rotaları aracılığıyla uluslararası turizm ağlarına daha güçlü entegre olma potansiyeline sahip olduğu vurgulandı. Konuşmacılar, İzmir Bağ Yolu’nun, yalnızca bir turizm destinasyonu değil aynı zamanda gastronomi, kültür, kırsal kalkınma ve sürdürülebilir turizmi bir araya getiren bütüncül bir deneyim rotası sunduğuna dikkat çekti.


Ege’nin üç güçlü bağ rotası TTI Stage’de tanıtıldı
Ege’deki üç bağ yolunun ele alındığı diğer bir oturum ise “Bağ Turizmine Ege İmzası: Çal Bağ Yolu, Urla Bağ Yolu ve Lidya Antik Bağ Rotası” başlığıyla gerçekleştirildi. Onur Türkay moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda, Prof. Dr. Hürriyet Yılmaz, Ceylan Ertörer Diaz Leon ve Ercan Boztepe konuşmacı olarak yer alarak Ege Bölgesi’nin bağcılık ve şarap turizmi potansiyelini, yerel kültürel değerleri ve sürdürülebilir turizm yaklaşımını ele aldı. Katılımcılar, oturumda; Çal Bağ Yolu, Urla Bağ Yolu ve Lidya Antik Bağ Rotası üzerinden Ege’nin bağcılık mirasının turizme dönüşümündeki rolü üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Urla Bağ Yolu yaşam rotası olarak öne çıkıyor
Ceylan Ertörer Diaz Leon, Urla Bağ Yolu’nun taşıdığı değere dikkat çekerek, “Urla Bağ Yolu, antik dönemlerden bu yana süregelen bağcılık geleneğini günümüzle buluşturan çok özel bir rota. Butik bağ evleri, yerel üzüm çeşitleri ve gastronomi ile entegre yapısı sayesinde ziyaretçilere bütüncül bir deneyim sunuyor. Urla; bağ evlerini, üzüm ve zeytin tarlalarını, köy hayatını, gastronomi ve sanat kültürünü bir araya getiren gerçek bir ‘yaşam rotası’ olarak öne çıkıyor” dedi.
Çal Bağ Yolu’nda üretim güçlü
Prof. Dr. Hürriyet Yılmaz ise Çal Bağ Yolu’nun üretim gücünü vurgulayarak, “Çal Bağ Yolu, Türkiye’nin en önemli üzüm ve şarap üretim merkezlerinden biri konumunda. Hem yerel hem de uluslararası üzüm çeşitleriyle üretim yapan bağları, köklü bağcılık geleneği ve bölge ekonomisine sağladığı katkı ile dikkat çekiyor. Bu potansiyelin turizmle daha güçlü entegre edilmesi büyük önem taşıyor” diye konuştu.
Lidya Bağ Rotası’nın tarihsel derinliğine dikkat çekildi
Ercan Boztepe, Lidya Antik Bağ Rotası’nın tarihsel derinliğine dikkat çekerek “Lidya Antik Bağ Rotası, binlerce yıllık tarihsel ve kültürel miras ile bağcılığı bir araya getiren çok özel bir rota. Antik dönemden gelen köklü bağcılık geleneğini günümüze taşıyor ve ziyaretçilere yalnızca bir turizm deneyimi değil, aynı zamanda güçlü bir tarih yolculuğu sunuyor” dedi.